Malatya’da bulunup Sivas’a getirilen İspekçir Steli, Hitit kraliyet ailesinin dört kuşağının izlerini taşıyor. Stel, üzerindeki figürler ve yazıtlarla o dönemin siyasi ve dini ritüellerine ışık tutuyor.
Sivas Arkeoloji Müzesi, Anadolu’nun derinliklerinden gelen, tarihin tozlu sayfalarını aralayan bir misafiri ağırlıyor. Malatya’nın Darende ilçesinde, bundan tam 118 yıl önce, 1907’de gün yüzüne çıkarılan İspekçir Steli, o günden bu yana arkeologların ve tarih meraklılarının ilgi odağı olmayı sürdürüyor. Geç Hitit dönemine ait bu eser, sadece taşın ve yazının bir araya gelmesiyle oluşmuş bir obje değil; adeta bir zaman kapsülü, bir aile albümü gibi. Hitit kraliyet ailesinin dört kuşağının hikayesini fısıldıyor.
Peki, bu stelin hikayesi nerede başlıyor? Neden bu kadar önemli? Yaklaşık iki metre yüksekliğindeki bu dikdörtgen prizma, üzerinde taşıdığı figürler ve Luvi hiyeroglif yazılarıyla dikkat çekiyor. Bu yazılar ve figürler, Hitit kraliyet ailesine mensup dört kuşağın portrelerini sunuyor bizlere. Sanki o dönemin insanları, taşlara kazıyarak gelecek nesillere bir mesaj bırakmak istemişler.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bora Uysal, bu eserin önemini vurgularken, stelin adını bulunduğu İspekçir köyünden aldığını belirtiyor. Uysal’ın dediği gibi, bu sadece bir taş değil, bir anma anıtı. Hitit geleneğinde ölen kraliyet mensupları tanrı kabul ediliyordu ve bu stel, onların anısını yaşatmak için dikilmiş.
Düşünün bir kere, o dönemde insanlar ölen krallarını tanrı olarak görüyor ve onlar için anıtlar inşa ediyorlar. Bu, sadece bir ölüm töreni değil, aynı zamanda bir tanrısallaşma ritüeli. İspekçir Steli de tam olarak bu ritüelin bir parçası. Malatya’ya kral olarak gönderilen 2. Arnuvantis, bu steli dedesi 1. Arnuvantis ve onun eşi için yaptırmış. Yani, bu bir aile yadigarı, bir nesilden diğerine aktarılan bir saygı duruşu.
Stelin üzerindeki figürlerden biri, 2. Arnuvantis’i tasvir ediyor. Elindeki kaptan yere sıvı döküyor; bu, ölen ataları huzurunda yapılan kutsal bir adak ritüelini temsil ediyor. Gözünüzde canlandırın, bir kral atalarının ruhlarına adak sunuyor. Bu sahne, o dönemin inançlarını, ritüellerini ve aile bağlarını ne kadar önemsediğini gösteriyor.
Milattan önce 1200 yılında Hitit İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Anadolu ve Kuzey Suriye’de küçük şehir devletleri kuruldu. İşte bu tür eserler, o dönemden günümüze ulaşan nadir izlerden. İspekçir Steli üzerindeki kayıtlar, Malatya ve çevresinin o dönemde Karkamış Krallığı’na bağlı olduğunu gösteriyor. Karkamış Kralı Kuzi Teşub’un akrabası olan 1. Arnuvantis’in Malatya’ya yönetici olarak atandığı ve onun soyundan gelenlerin yönetimi sürdürdüğü belgeleniyor.
Prof. Dr. Uysal, stelde Karkamış Kralı Kuzi Teşub’tan başlayarak 1. Arnuvantis, onun eşi ve 2. Arnuvantis’e uzanan dört kuşağın izlerinin yer aldığını belirtiyor. Bu, Anadolu’daki son Hitit soylularının izini taşıyan önemli bir kanıt. Sanki bir dedektif gibi, bu steli inceleyerek o dönemin siyasi haritasını, aile ilişkilerini ve yönetim şekillerini çözmeye çalışıyoruz.
Bugün Sivas Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen İspekçir Steli, sadece arkeolojik bir obje değil; Anadolu’nun kadim uygarlıklarından biri olan Hititlerin siyasal yapısını, dini ritüellerini ve soy zincirini gözler önüne seren bir belge niteliği taşıyor. Müzeyi ziyaret edenler, bu stelin önünde durarak binlerce yıl öncesine, Hititlerin dünyasına bir yolculuk yapabilirler.
Müze yetkilileri, stelin sergilenmeye başlandığı günden beri ziyaretçi sayısında gözle görülür bir artış olduğunu belirtiyorlar. Özellikle tarih meraklıları ve öğrenciler, bu eşsiz eseri yakından görmek için Sivas’a geliyorlar. Belki de bu taş, Anadolu topraklarının altında yatan daha nice sırların da habercisidir, kim bilir?
Sivas Arkeoloji Müzesi’ne yolunuz düşerse, İspekçir Steli’ni görmeden geçmeyin. O taşın size fısıldayacağı hikayeler, Anadolu’nun derin tarihine bambaşka bir pencereden bakmanızı sağlayacaktır. Unutmayın, her taşın bir hikayesi vardır ve bu hikaye, bizim tarihimizin bir parçasıdır.