Kayseri Kültepe’de süren kazılarda 8 bin yıl öncesine ait izlere rastlandı. Asurlu tüccarların Anadolu’daki ticaret ağına ışık tutan buluntular heyecan yarattı.
Kayseri’den, tarihin tozlu sayfalarını aralayan bir haberimiz var. Anadolu’nun en önemli arkeolojik alanlarından biri olan Kültepe Kaniş/Karum Höyüğü’nde tam gaz devam eden kazılar, bölgenin binlerce yıllık geçmişine ışık tutuyor. Düşünsenize, toprak altından çıkan her bir parça, aslında dedelerimizin dedelerinin yaşantısından bir kesit sunuyor bize.
Bu kazılar, öyle yeni filan değil. Tam 1948 yılında, rahmetli Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından başlatılmış. Şimdi ise bayrağı Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nden Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu devralmış, ekibiyle birlikte gece gündüz çalışıyorlar.
Şimdiye kadar yapılan kazılarda neler çıktı neler! Tam 23 bin 500 tane yazılı tablet bulundu. Bunların çoğu da Asurlu tüccarlara aitmiş. O zamanlardan kalma mektuplar, ticaret anlaşmaları, envai çeşit belge… İnanılır gibi değil. Kazılar, hem Karum denilen ticaret merkezinde hem de höyüğün tepesinde tüm hızıyla devam ediyor.
Prof. Dr. Kulakoğlu, işin ciddiyetini şu sözlerle anlatıyor: “Bu kazılar daha çoook uzun sürecek. Şu an kazdığımız alan, tüm sit alanının sadece yüzde 5’i. Kültepe’nin tamamını kazmak binlerce yıl alabilir. Ama çıkan bulgular, bölge tarihinin 8 bin yıl öncesine kadar uzandığını gösteriyor.”
Bu yılki kazılarda özellikle Asurlu tüccarların Anadolu’ya nasıl geldiği, ticaret sistemini nasıl kurduğu ve yerli halkla nasıl bir ilişki içinde olduğu mercek altına alınmış. Yani sadece taş toprak değil, o dönemin sosyal hayatı da inceleniyor.
Kulakoğlu’nun vurguladığı bir nokta var ki, çok önemli: “Modern arkeoloji sadece eser bulmak değil. Toprak ve toz kalıntıları bile o dönemin bitki örtüsü, hayvan türleri hakkında bize bilgi verebilir. Mezarlarda bulunan kemikleri inceleyerek o zamanki hastalıkları bile tespit edebiliyoruz.” Yani arkeoloji, adeta bir dedektiflik gibi, değil mi?
Kazı ekibi, kerpiç evleri de didik didik ediyor. Bu evlerde bulunan eşyaların nerede üretildiği, nasıl yapıldığı ve o dönemin tarihiyle nasıl bir bağlantısı olduğu çeşitli analizlerle ortaya çıkarılıyor. Düşünsenize, bir kerpiç tuğla bile geçmişe açılan bir kapı olabiliyor.
Tabii ki en büyük heyecan, yazılı arşivlere rastlamak. Eğer böyle bir şey olursa, bulunan belgelerle kazılarda çıkan diğer buluntular karşılaştırılacak. Böylece bilgiler daha da sağlamlaşacak.
Karum bölgesinde bulunan tabletlerin çoğu, ev sahiplerine ait mektuplardan ve belgelerden oluşuyor. Hatta bazı tabletlerde miras davalarına ilişkin mahkeme kararları bile varmış! O zamanın insanları da bizim gibiymiş demek ki, miras kavgası ta o zamanlardan başlamış.
Kazı ekibi, bu belgelerdeki envanter bilgilerinin kazılarda çıkan bulgularla örtüşüp örtüşmediğini de araştırıyor. Yani her şey ince eleyip sık dokunuyor.
Prof. Dr. Kulakoğlu’nun dikkat çektiği bir diğer nokta ise şu: Asurlu tüccarlar gelmeden önce de Kültepe büyük bir yerleşim merkeziymiş. Kalkolitik döneme, yani yaklaşık 6 bin 500 yıl öncesine ait kalıntılar bulunmuş. Kazılar derinleştikçe bu tarihin 7 bin, hatta 8 bin yıl öncesine kadar gidebileceği düşünülüyor. Yani Kültepe, adeta bir zaman tüneli gibi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Geleceğe Miras” projesi kapsamında yürütülen bu kazılar, sadece Anadolu’nun değil, Yakın Doğu’nun tarihine de ışık tutuyor. Mezopotamya ve Suriye’de bulunmayan bilgilerin Kültepe sayesinde elde edilebildiğini söyleyen Kulakoğlu, kazıların devam etmesinin bilimsel açıdan büyük önem taşıdığını belirtiyor.
Kısacası, Kültepe’deki kazılar devam ettikçe, tarihin karanlık dehlizleri aydınlanıyor. Kim bilir, belki de bir sonraki kazıda bambaşka sırlar ortaya çıkacak. Biz de merakla bekliyoruz.