3I Atlas bizi dinazorlarla karıştırmasın!

Yayınlama: 12.10.2025
A+
A-

Bugünün uzay gündeminde, “3I/Atlas” ismi verilen gizemli gök cismi konuşuluyor. Bilim insanları bu nesneyi “yeni bir yıldızlararası ziyaretçi” olarak tanımlıyor; tıpkı daha önceki Oumuamua gibi, nereden geldiği tam olarak bilinmeyen, yönü ve yapısı hâlâ tartışılan bir misafir. Gök cisminin adı, mitolojide gök kubbeyi omuzlarında taşıyan Atlas’tan geliyor; adeta evrenin yükünü taşıyan bir bilinmezliğin simgesi.

Bu noktada Bertrand Russell’ın “Evrensel Birlik” düşüncesine dönmek anlamlı. Russell, insanlığın kurtuluşunu bilim ile felsefenin el ele verdiği bir bilinç düzeyinde, yani evrenle zihinsel bir uyum içinde görüyordu. Ona göre insan, kozmosu anlamaya çalışırken yalnızca teleskoplara değil, kendi aklının dürüstlüğüne de yönelmeliydi. “Evrensel Birlik” tam da bunu anlatır: evrenin düzenini kavrayan zihin, korkunun değil bilginin çocuğudur.

3I/Atlas’ın Dünya’ya olası etkilerine gelirsek; fiziksel anlamda büyük bir tehlike beklenmiyor. Yörüngesi şu anda Dünya’ya çarpma olasılığı taşımıyor. Ancak elektromanyetik salınımlar, iyonize parçacık yoğunluğu ve rezonans alanları açısından bakıldığında bazı araştırmacılar, bu tür yıldızlararası cisimlerin biyolojik DNA frekanslarını etkileyebileceği fikrini tartışıyor. Bu, henüz kanıtlanmamış ama ilgi çekici bir olasılık: uzaydan gelen titreşimlerin, tıpkı müzikteki bir akor gibi, canlı organizmalarda onarıcı rezonanslar yaratabileceği düşünülüyor. Evrenin, tahrip eden bir güç kadar, iyileştiren bir orkestra şefi olabileceği fikri…

Ve işin ironik tarafı şu: Eğer dinozorların sonunu getiren bir gök taşı gerçekten tarihin en dramatik sahnesiyse, insanlık bu sahnenin devam filminde daha zeki bir oyuncu olarak yer almalıydı. Ancak görüyoruz ki, düşünmeyen, sorgulamayan, felsefe yapmaktan korkan despot zihinler, evrenin düzenini anlamadan da kendilerini yok etme becerisine sahip. Onların çarpacağı bir “gök cismi” aramasına gerek yok; zihinleri zaten evrensel bir karanlığa gömülmüş durumda.

Kısacası, 3I/Atlas belki dünyaya çarpmayacak — ama aklını göğe çevirmeyi unutan insanlara, bir hatırlatma olarak parlayacak:

Ve işte tam bu noktada Bertrand Russell’ın “Evrensel Birlik” kitabına dönmek, bugünün gök cismi haberinden çok daha anlamlı bir yolculuğa çıkmak demek. Russell, o kitapta insanın en büyük sınavını, evreni dışarıdan gözlemek değil, evrenle zihinsel bir bağ kurmak olarak tanımlar. Ona göre bilim, evrenin yasalarını anlatır; felsefe ise o yasaların içindeki anlamı arar. Biri atomun dansını çözer, diğeri o dansın nedenini sorar.

Russell der ki, “İnsanın evrendeki yeri, onu anlamaya başladığı anda büyür.” İşte bu yüzden, 3I/Atlas gibi yıldızlararası ziyaretçiler yalnızca astronomların değil, filozofların da konusudur. Çünkü her gök cismi, göğe değil, içimize düşen bir sorudur: “Sen bu evrende neyin parçasısın?”

Belki 3I/Atlas bir tehdit değil, bir hatırlatmadır. Bize, bedenimiz yıldız tozundan, aklımız sonsuzluğun yankısından yapılmıştır der. Belki de DNA’mız, her uzak gezegenin frekansına bir cevap taşır. Ve belki de evrenin sırrı, dışarıda bir laboratuvarda değil, düşünmeyi sürdüren insanın kalbinde saklıdır.

Dinozorları bir gök taşı yok etti, çünkü onlar düşünemiyordu. İnsanlığıysa ancak düşünmeyi bıraktığı gün kendi cehaleti yok edebilir. Despot beyinlerin evreni anlamaya ihtiyacı yoktur; çünkü anlamak, hükmetmekten zordur.

Ama Russell’ın dediği gibi, “Evrensel birlik, korkunun değil anlayışın sonucudur.”

Ve belki de 3I/Atlas tam bu yüzden burada:

Dünya’ya çarpmak için değil,

bizimle konuşmak,

evrenin sırlarını kulağımıza fısıldamak için… 

Dipnot:

Evreni yalnız teleskopla değil, düşünceyle anlamak isteyen herkese Bertrand Russell’ın “Evrensel Birlik” kitabını okumalarını öneririm.

O sayfalarda, yıldızlardan daha parlak bir ışık yanar — insan aklının ışığı.

Tülay Ataman

REKLAM VERMEK İÇİN ARAYIN
0532 659 8130